27.07.2009

Mütevazı virtuoz: Ayla Erduran


Türkiye'de Batı müziği Musiki Muallim Mektebi veya Harika Çocuklar Kanunu ile yer tutmaya başlamış değil. Daha 19'uncu yüzyıl başında, kendisi de alaturka usta bir bestekar olan II. Mahmud'dan beri Batı müziği kurumlaşarak Türkiye'ye girmiştir. Batı müziği dalında beste yapan Sultan Abdülaziz, V. Murad gibi padişahlar ve Halife Abdülmecid gibi hanedan üyeleri vardır. Aslında bu Batı müziği dediğimiz sanat Batı'da da, bizimkinden daha yaygın olsa da, toplumun belirgin kesiminde dinlenip icra edilir. Eğitimi zordur. Dinlemeye alışmak lazımdır. Batı müziği dünyaya, İtalya'dan başlayarak, Batılı ülkelerin hediyesidir ama kesinlikle ulusal değildir, evrenseldir. Her toplumun dinleyip sevebileceği ama herkesin ne kadar benimseyeceği tartışılır bir sanattır.
19'uncu yüzyıl Osmanlı toplumunda dar bir kesimin sanat hayatına ve devlet protokolüne hapsedilmiş bir daldı bu... Gerçekten Cumhuriyet dönemi yönetimi Batı musikisini yaymak istedi; bu bir idari düsturdu. Büyükelçilikler Türk virtuozlarını, orkestra şeflerini ağırlamak zorundaydılar. Gerçi bu görevi seve seve yerine getirmişlerdir. Hatta, bulundukları ülkede Türk sanatçıları için mümkünse konser örgütlemeye gayret ederlerdi. İzinle ve tahkikatla olsa da komünist Rusya'ya ve Doğu Avrupa'ya konser için sanatçı, hatta eğitim için öğrenci yollamakta pek tereddüt etmemişlerdir. Oysa, aynı nimet ve inayetin tarihçiler, dilbilimciler ve hatta matematikçilere ihsanı söz konusu değildi. Harvard Üniversitesi'nin Rusya uzmanları Moskova'daki Eski Belgeler Merkezi Devlet Arşivi'nin okuyucu salonunu doldurur, bol bol fotokopi alırken, biz böyle bir çalışma için Sovyet Rus vizesini değil, Hariciye Vekaletimizin onayını bile hayal edemezdik.
Müziğe dönelim. Parasız Cumhuriyet, Batılılaşmaktan çok dünyayı fethetmek niyetindeydi. Bu doğru bir yaklaşımdı. Tahıl ve incirden, tütünden gelen dövizlerle Avrupa'da büyük üstatların yanında gençleri, hatta dahi çocukları yetiştirme gayretindeydik. Bir dönem Ankara'daki Devlet Konservatuvarı Nazi Almanya'sından ve Orta Avrupa'dan kaçan ünlü mülteci sanatçıların sığındığı ve hocalık yaptığı cihanşümul bir kurum oldu.
1940'larda Türkiye'nin yetiştirdiği en ünlü virtuozlar arasında Ayla Erduran göze çarpıyor. Hatta bazıları için Ayla Erduran en iyidir. Bana göre, bu zarif insan sadece sanatının önde geleni değil; bir aydın Türktür. 1960'lardan beri onu hep dinler; görür ve hissederdim. Müzik hocalarının zorla konser salonuna götürdüğü gençliğimize Batı müziğini sevdirmiştir. Hırçın üsluplu ama uçarı olmayan ciddi bir sanatçıydı. Hakikaten kendini kemanına ve icra ettiği sanatçıya kaptırırdı.
Son yıllarda şahsen tanıştım ve görüşmek mümkün oldu. Gerçekten mütevazı, samimi bir kişilik ama muhtevaca yüklü bir aydındır. Mesela bizde Batı müziği çevrelerindeki ucuz bir alaturka müzik düşmanlığı gibi nedeni pek anlaşılmayan bir tutuma iltifat etmez, gene Donizetti Paşa'nın padişahlar için basit besteler yaptığı ve onların imzasıyla piyasaya çıkardığı gibi mesnetsiz ve vesikasız yorumlarda bulunmaz. Ciddi insan her alanda ciddidir. Ayla Erduran, Türkiye'de mazide ve halde var olan kültürel kurum ve kalıplara karşı saygılı ve meraklı bir bakış ve yaklaşım içindedir. Bu alanda şaşılacak derecede bir bilgisi vardır. Meslektaşları hakkında cömertçe iyimser yorumları vardır; pek yetenekli olmayanlar için de "İyi bir öğretmen olabilir" gibi müşfik yorumlarda bulunur. Zaten biliyorduk ama Evin İlyasoğlu'nun "Ayla'yı Dinler misiniz?" adıyla kaleme aldığı ve üçüncü basımı yapılan kitapta daha fazlası yer alıyor. Dünyayı gezen ve el üstünde tutulan bu sanatçımız; İstanbul'un geleneksel muhitlerinde rastlanan (daha doğrusu artık pek rastlanmayan) mütevazı, sevecen bakışlı, merakla dinlemeye hazır, mahfiyetkar insanlardandır. Yenilik onu heyecanlandırır. Geçen ayın başında İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesindeki konserde Emre Aracı, Halife Abdülmecid'in bir ağıtını seslendirdiğinde o da herkes gibi; bu yeni bulunan eseri ilk defa dinliyordu. "Ben bunu ilk konserimde seslendireceğim" deyişinde adeta "İsterim de isterim" diyen bir çocuğun temiz heyecanını gördüm.
Ayla Erduran büyük sanatçıdır, İstanbul hanımıdır ve Türklerin aydınıdır. Evin İlyasoğlu bence bazı zaruri konuları ele almasa da, onun rahatça okunan bir biyografisini kaleme almış. Bir de bazı konularda daha detaylı tarih vermek ve vesika zikretmek gerekiyor; ne de olsa bu bir biyografi çalışması ve geleceğin tarihçilerine kaynak olabilmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Site Meter