27.07.2009
Milli Şair; Mehmet Akif Ersoy
Türkiye Büyük Millet Meclisi 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nı "Milli şiir" olarak kabul etti. İstiklal Marşı dünyadaki milli marşların ekserisinin aksine, sade bir üsluptan ve slogan halindeki deyişlerden çok dantel üsluplu bir felsefeyi aksettirir. Heyecan verir ama daha çok da düşündürür. Şair eserini beste için ortaya koymamıştı, nitekim seneler sonra bestelenebildi. Güfte ile beste arasındaki bu zor uyumdan ötürü halkımızın onu hâlâ düzgün biçimde terennüm edemediği bir sır değildir. Galiba zor da olsa onu terennüm etmeyi öğrenmeliyiz. Senelerdir tartışılıyor; sağcı, solcu ekseriyet onu değiştirmeye niyetli değil. Eğer marşı söylemeyi öğrenemezsek konservatuvar korolarının bant kayıtlarına ve hoparlöre muhtaç kalacağız.
Şiirin anlamı büyüktür. İçindeki canhıraş Şark-Garp çatışması modern Türkiye’nin dramını aksettirir. 15’inci asırda Fatih Sultan Mehmet Han’ın temsil ettiği, rahat entelektüellik, komplekssiz Doğu-Batı sentezini 20’nci asrın başındaki Türklerin taşıması mümkün değildir. Her şeyimiz bugünkünden kat kat gerideydi; o günün Avrupa’sı da bugünküyle mukayese edilemeyecek yüksek yerdeydi. Bizim dönemimizin aydınının durumu; ıstıraplar, ikirciklenmeler içindeki Mehmet Akif asrının Türküne göre çok daha umutlu ve atılgan bir noktadadır ama toplumsal bilinç, ulusal sorumluluk açısından çok daha beter bir gençliğimiz vardır.
İnsanlar şiir okumuyor. Şiir okumalı ve düşünmeli; o zaman Mehmet Akif gibi şairlerimiz olacak. Tabii bunlar dünkü Mehmet Akif gibi olmayacak. Benim dediğim değişen Türkiye’nin anlaşılması. Zamanını ve zeminini anlamayan bir aydın sınıf önderlik yapamaz. Türkiye’nin 20’nci yüzyılda toplumumuzu etkileyen büyük şair ve düşünürleri birbirini takdir ederdi. Nazım Hikmet, "Akif büyük adam, inanmış adam" derdi. Süleyman Nazif, Akif hayranıdır. Mehmet Akif’in şiirlerini herkes çok farklı biçimde yorumlar. Hatta birkaç manzumesi dışında iyi şair değil diyenleri duydum. Tabii yanlış; aksine Mehmet Akif çok matematik yetenekli bir şairdir. Şair sadece Türk şiirini değil İran şiirini de çok iyi bilirdi. Bir şairin müzikal kulağını ne mertebeye yükselteceğinin iyi bir örneğiydi. "Acem Şahı"na başlıklı olup; İran meşrutiyet hareketini kanla bastıran İran şahını ve yöneticileri yerdiği şiirde bu nitelik görülür.
TBMM’nin ilk devre genç katiplerinden ve edebiyat muhitinin üstadı Akif’in dostu merhum Mahir İz hocanın hatıratında da görüyoruz; Ankara’nın uzun kış gecelerinde herkes Mehmet Akif’in sohbet ve derslerine heves ve iştiyakla devam edermiş. Taceddin Dergahı’nda oturduğu bir odasına gelen mebuslar ve genç bürokratlara Akif, İran şiirini; Sadi, Hafız ve Firdevsi beyit beyit okuyup şerhedermiş. İran şiirine olan derin vukfuna rağmen bu bitmeyen idman ve tekrarlama beşeriyetin o büyük anıtına olan sonsuz sevgisinden kaynaklanıyordu.
Bu hafta 12 Mart’a rastlayan çarşamba günü, TBMM milli şairin millete olan hediyesinin yani İstiklal Marşı’nın 82’nci yılını bir açık oturum ve törenle kutladı. Bu önemli bir olaydır ve yüce Meclis’in ilk dönem mebusuna duyduğu şükranın bir ifadesidir. Mehmet Akif’in TBMM’de pek aktif bir üye olduğunu sanmıyoruz. Mete Tunçay’ın Meclis zabıtlarından yaptığı tespite göre hemen hemen hiç söz almamıştır. Sadece katibin kanun başlığını memurin (memurlar) olarak değil de memureyn (iki memur) diye okumasını tashih etmiş; "Evladım memurindir, memureyn olsa fıstık üzümle besleriz" demiş. Zamanın ünlü hatibi Hamdullah Suphi (Tanrıöver)’nin kürsüde defalarca alkışlarla okuduğu ünlü şiirini bile kendisi okumamıştır ama işgal İstanbul’undan Ankara’nın mücadeleci havasına sığınmış ve milletvekili olarak Anadolu’da halkı heyecana getirecek konuşmalar yaparak, camilerde hutbeleri dinleyip müdahalelerde bulunarak şehir şehir dolaşmıştır. Mehmet Akif inancın verdiği enerjiyle fakir yaşayan ama zengin bir manevi miras bırakan bir neslin önderidir. Marş sayesinde hak ettiği 500 lira mükafatı almamıştır, borç para ile gezmiştir. Türkiye’nin 20’nci yüzyıl başı sağda solda böyle insanlarla doludur.
Törende Millet Meclisi Başkanımız Bülent Arınç irticalen bir konuşma yaptı. Noktasını virgülünü aksatmayan iyi bir hatip ve Mehmet Akif’le belli ki hayatının bir döneminde yoğun olarak uğraşmış. Kültür Bakanı Dr. Hüseyin Çelik edebiyat tarihi doçentidir. Bu manzara hoştu; hükümet erkanı mebuslar milli şairi biliyor. Kültürlü milletler edebiyat ve tarihi sadece uzmanlara bırakmaz; yöneticiler, askerler, hekimler, hocalarca bu gibi büyük adamları ve onların mirasını bilirler ve söyleyecekleri vardır. Toplumsal bilincin eridiği, insanların televizyon karşısında kurudukları, gençlerin "Nereye olursa olsun" diyerek kaçtıkları bu ülkede Mehmet Akif’lere muhtacız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder