28.07.2009

Fatih'in Naaşı Üzerine / Erhan Afyoncu - Mustafa Armağan


Yakınlarda Yeditepe'den Truva'nın İntikamı adlı Fatih Sultan Mehmet üzerine kitabı çıkan Erhan Afyoncu'nun Haber7.com'a verdiği röportajda bahsettiği konulardan biri de Fatih'in cesedinin çürümesi vakasıydı. Yukarıdaki belgeye dayanan bilgilerle şöyle bir açıklama yaptı Afyoncu:
Fatih ölüyor, cesedi saraya götürülüyor, Cem Sultan mı Bâyezid mı tahta geçsin diye siyasi çekişme başlayınca, ortalık karışıyor! Tarafların siyasi iktidar hırsı, Fatih gibi bir hükümdarın cesedini unutturuyor. Naaş unutuluyor orada günlerce yatıyor öyle. Belgede diyor ki; “Hünkar vefat etti, üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı” Bu demek ki üç gün naaş orada kaldı. Ve aylardan Mayıs. Havaların ısındığı bir zaman! Devam ediyor belge, “Oraya girdim, kokudan kimse yanına varmadı..” Yani düşünün ceset kokmuş. Yani Fatih gibi bir hükümdarın cesedini kokutuyoruz biz ki bu büyük bir rezillik! Öyle böyle bir rezillik değil. Son derece vahim. Bu tarihi rezilliğin sebebi de siyasi hırs! iki taraf birbiriyle çekişirken orada Fatih'i unutuyorlar. Çünkü İstanbul'da bir de kaos var askerin isyanı falan var. Fatih’in cesedi ölümünden ancak 19 gün sonra, II. Bayezid’in tahta çıkmasının sonrasında defnedilebilmiştir.

Belge güvenilir mi?

Tabii bu belge, doğru bir belge. O dönemde bir kişinin yazdığı ve gelişmelere de uygun. Baltacılar Ketküdası Kasım Ağa ve iki hekimin cesedi nasıl tahnit ettiğini Sultan II. Beyazid’e anlatıyor: “Vardım kapıcılar ketküdasına söyledim. O da İshak paşa’ya söyledi. Paşanın emri ile mum yaktım. Koku yüzünden kimse cesedin yanına varamadı. Ben tahnit ustası ile cesedin iç orgalarını çıkardım. Olup biteni kethüdamız da bilir”

Şu an arşivde duran, araştırmacıların isteyince ulaşabileceği bir belge mi?

Tabii, Topkapı Sarayında bu belge. Osmanlı Arşivi’nde. Uzunçarşılı orada uzun süre yaşadığı, çalıştığı için çok belge yayınladı. Çok önemli belgeler var orada. Bu belge belirttiğim gibi zaten yıllar önce yayınlanmış. 1970'lerde yayınlıyor.Fakat dediğim gibi akademik bir derği. :ok az basılıyor zaten Belleten. Bu tür önemli araştırmalar, yayınlanır, 59-60 kişinin okuduğu dergide kalır. Bilinmemesinin sebebi odur. Bunu akademisyenlerin bir kısmı bilir, bir kısmı da bilmez. Çünkü orada ilgi sahası içindeki makaleler hariç yazılar pek okunmaz. Ben biraz popüler şeyleri ve Fatih'in ölümünü de merak ettiğim için bu tür yazıları fazla karıştırırım. Ne kadar çok okursanız, ne kadar çok karıştırırsanız o kadar çok malzeme çıkıyor sonuçta.

Peki Fatih’in cesedi mumyalandı söylentilerine bu belgedeki mumla koruma çalışması yol açmış olabilir mi?

Ceset tahnit ediliyor. Bu anladığımız manada mumyalama değildir. Yani iç organlar çıkartılarak cesedin belli bir süre daha korunması sağlanmış. Mısırlılar gibi tam cesedin korunması sağlanmıyor. Bu belli bir süre içindir, bir çok hükümdara uygulamıştır. Özellikle İstanbul dışında ölen hükümdarlara ki aralarında Kanuni ve I. Murad da vardır. Ama hiç biri Fatih gibi göz göre kokutulmuş değildir. Acı bir durum, çok acı! Çünkü Fatih bana göre bütün Türk Tarihi'nin en önemli devlet adamıdır. Biz bir çok önemli devlet adamı çıkardık ama Fatih gibi büyük çaplı bir lider yetiştirmedik.
* * *
Erhan Afyoncu'nun bu açıklamalarına Fatih üzerine Ufukların Sultanı adlı kitabı bulunan Mustafa Armağan köşesinde cevap verdi:

1970'te "Belleten"deki yazısında İ. H. Uzunçarşılı, ortada gördüğünüz belgeyi yayınlar. O tarihe kadar kimsenin dikkatini çekmemiş olan bu belgede tarih yoktur, bir. Kime yazıldığı belli değildir, iki (üzerinde yalnız 'Sultan' diye bir kelime okunur). İçinde sadece İshak Paşa'nın adı geçer. İmza ise Baltacılar Kethüdası olduğunu söyleyen Kasım'a aittir.
Önce üzerinde konuşabilmemiz için bu 'müthiş' belgenin ilgili kısmını aktarıyorum:
"...Ol halde hünkâr müteveffa oldu, üzerimde üç gün ve üç gece mum yanmadı, vardım Kapucular Kethüdasına söyledim, ol dahi İshak Paşa'ya söyledi. Emreylediler mum yaktım. Reyhası ucundan kimse yanına varmadı. Ben fakir, usta ile bilece içini ayırtladım. Bu zikr olunan sözleri kethüdamız dahi bilir..."
Şimdi çarpıtmalara gelelim.
1) Metindeki 'üzerimde'yi 'üzerinde' okuyorlar, 2) Sonra onu 'cesedin üzerinde' yapıyorlar, 3) Ardından güzel koku anlamına gelen "reyha" (rayiha) kelimesini cesedin kokuşmasına yoruyorlar, 4) Nihayet "Bilece içini ayırtladım"dan yola çıkarak Baltacılar Kethüdası'na bir ustayla birlikte cesedin içini boşalttırıyorlar.
Benim kanaatlerim şöyle:
1) 'Üzerimde 3 gün mum yanmadı'dan şunu anlayabiliriz: Saraydaki yas sırasında genel bir karartma uygulanmıştır. Kethüda Kasım, 'Mum yakabilir miyim?' diye izin istiyor.
2) Ceset kelimesi geçmiyor.
3) 'Rayiha' güzel koku anlamındadır ki, açıkladığımız gibi kefenin üzerine saçılan kokulardır. Bundan çürüme ve kokuşma anlamı çıkmaz.
4) 'Ayırtlama'nın buradaki anlamı, G. Veinstein ve N. Vatin'in yakaladıkları gibi sözkonusu olan bir cenaze ise iç organlarının çıkarılması değil, gasledilmesidir.
5) Madem atış serbest, ben de bu mektubun II. Murad'ın vefatı üzerine Fatih'e yazıldığını iddia etsem kim ne diyebilir? Hem adı geçen İshak Paşa'nın imzasını, Murad Han'ın vasiyetnamesinde de görmüyor muyuz?
Yıllar önce aklıevvelin biri bu belgeyi nasıl sunmuştu, hatırlayıp gülümseyelim mi: "Fatih'in naaşının mumyalanması unutulmuş ve sarayı dayanılmaz bir koku sarınca "Hay Allah, hünkârı tahnit ettirmek hatırımıza gelmedi" denip kokmuş ceset alelacele mumyalatılmıştı."
Tarihimiz kimlere emanet!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Site Meter