18.07.2009

Halil İnalcık


1967 yılında Mülkiye'nin üçüncü sınıfındayken dersine devam etmeye başladık. Gençlik arasında Osmanlı tarihine bir merak uyanmıştı. Bu romantik bir ilgi değildi. Fakir ve kalkınma çabaları içindeki bir ülkenin geçmişi anlamaya yönelişidir diyebiliriz. 1968 döneminin Mülkiyelileri Halil İnalcık hocanın dersinin müdavimiydi. Sadece Osmanlı İdare Tarihi'nin değil; hocanın tartışmalı olarak düzenlediği İnkılap Tarihi derslerinin de alışılmışın üzerinde ziyaret edildiği açıktır. 1967-69 yılları Mülkiye'nin politikacı ve üniversite hocası kuşağıdır. Bu kuşak Halil İnalcık hoca ile Osmanlı tarihi öğrenmiştir. Bildiklerimiz ve bileceklerimiz ayrı bir süzgeçten geçiyordu. Üç kıtadaki imparatorluğun kurumlarını ve işleyişini hiçbir tarih kitabında ve dersinde böyle öğrenemezdik. Ağır ağır İstanbul Edebiyat Fakültesi'nden geçme bir üslupla konuları anlatır; duymadığımız ama bilmemiz gereken tarihçilerin ismini yazar ve bizi tarihçiliğin mutfağına yöneltirdi. Daha ilk derste ünlü Macar Osmanisti Lajos Fekete'nin ve "siyakat" yazının ne anlama geldiğini öğrenmiştik. O sınıflardan bugünkü Türkiye'nin birkaç akademik tarihçisinin çıkması tesadüf değildir.
Türkiye tarihçiliği, Profesör İnalcık'tan önce Köprülü ve Barkan gibi isimlerle beynelmilel standartlara ulaşmıştı. Bunu her yerde görmek kuşkusuz insana gurur veriyordu. Sonraki yıllarda Balkanlı tarihçilerle temasım oldu; İnalcık ismi geçince bazıları saygıyla bazıları hırsla bakıyordu. Ama tenkit edebilenine rastlamadım. "Balkan fetihleri" üzerindeki Bulgar tarihçi Dimiter Angelof'un milliyetçi ve sözde Marksist tezi onun çalışmalarıyla bertaraf edilmişti. Ona göre, Balkanlar bir içtimai ve kültürel fethe konu olmuştu. Nikolay Todorov dahi, İnalcık'ın çağdaşı olarak bu teze yaklaşmış görünüyor. İnalcık'ın eserleri ve çalışmaları zikredilmeden Osmanlı tarihi üzerinde hiçbir kitap ve makale kaleme alınamaz olmuştur; halen de öyledir.
Geçen salı günü Bilkent Üniversitesi'nde Kültür Bakanlığı'nın yayına hazırladığı "Osmanlı Medeniyeti" adlı iki ciltlik derlemenin tanıtım toplantısı yapıldı. Halil İnalcık hocamızın ve dostum Günsel Renda'nın editörlüğünde çıkan bu dergide başta hocanınki olmak üzere ilginç makaleler var. Henüz bana ulaşamadığından içeriği üzerine fazla bir şey yazamam. Ama son yıllarda Cambridge serisi içinde piyasaya çıkan ve Türkçeye de çevrilen "Osmanlı İktisat Tarihi"nin 400 sayfalık girişiyle Halil hoca 15-17'nci asırlar Osmanlı ekonomisi üzerindeki tembel görüşleri ve yorumları bertaraf etmiştir. Tarih yazıcılık; salt başkalarının yazdığı tarih kitaplarının zeka oyunlarıyla yeniden ele alınıp sunulduğu bir dal değildir. Tarih dilbilgisiyle, devrim kaynaklarıyla hallihamur olunarak çalışılacak bir bilimdir. Halil İnalcık genç nesillere arşivin önemini en iyi anlatan ve sevdiren hocadır. Onun "Adaletnameler" adlı uzun makalesi 16'ncı asrın nasıl işleneceğini, vesikalarla ortaya nasıl bir manzara çıkacağını göstermeye yeter. Osmanlı kaynakları kullanılmadan tarih yazılamayacağı tabiidir. "Osmanlı Medeniyeti" Halil İnalcık ve tarikatlar üzerinde çalışan Ahmet Yaşar Ocak, bilim tarihçisi Ekmelüddin İhsanoğlu gibi tarihçilerimizin değerli makaleleri yanında sanat tarihçilerimizin değişik yorumlarını bir araya getiren önemli bir yapıt gibi görünüyor. Bu değerli çalışmaların şahane bir matbaacılık örneği olarak ortaya çıktığını belirtmek isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Site Meter