27.07.2009

İsmail Cem


1978 yılıydı; İsmail Cem'le bir açık oturumda beraberdik. Doğrusu Türk bürokrasisi üzerinde yaptığımız tahlillerin birbiriyle bağdaşmadığı açıktı. Oradaki karşılaşma devam eden bir dostluğun başlangıcı olmadı. Seneler sonra kendisiyle bambaşka ortamlarda karşılaştık. Bu sefer başka bir iletişim biçimi ortaya çıkmıştı. Mizah tarafı olan insanla anlaşmak kolaydır. Bizdeki Amerikan eğitimlilerden bir farkı daha vardı; kıtanın Fransız diline ve kültürüne de sahipti. Reddi miras etmiyordu, hiç değilse bu ülkenin mirasına saygılıydı ve devamlı araştırıp öğreniyordu. Nitekim çocuklarına da bu şuuru devrettiği görülüyor.
Dışişleri Bakanı olduktan sonra bazı önemli dış ziyaretlerde beni de başkalarıyla yemeğe çağırırdı. O sıralarda Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ve Bulgaristan Dışişleri Bakanı güzel Nadejda Mihailova ile çok sık görüşmeler yapıyorlardı. Avrupa merkezlerindeki diplomatlar söylüyordu; Balkanlar'da alışılmışın dışında, hem fizik hem zeka olarak egemen bir görünümü ortaya çıktı diye... Bu üç bakan zekiydi, zarifti, dünya görmüşlerdi, milli çıkarlar noktasında var olan inat ve bağlılıklarını gizlemeyi biliyorlardı. İsmail Cem bu yönüyle büyüyen Türkiye'nin dışişleri bakanı olmayı bildi.Genelde öbür dışişleri bakanlarımızın aksine bakanlığın diplomat kadrolarıyla çok iyi geçindiği söylenmezdi; ama galiba temel konularda uzlaşma virtüözce sağlanırdı. Bunu kendisi her zaman açıkça söylemiştir: "Türkiye'nin talihi işini bilen üslup sahibi diplomatlardır."
İyi eğitim görmüş insanlardaki itidale sahipti. Uzun süren hastalığında panikten çok ümidi ve işini görmeyi seçtiği açıktı. Siyasette başarı için tecrübeli bir çevre gerekir. Türkiye sosyal demokrasisinde bu çevre henüz mevcut değil. İsmail Cem'in o çevrenin liderleri arasında ismi ve resmiyle kalıcı bir portre olacağı açıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Site Meter