3.08.2009

Türklerin zafer ayı; Ağustos


Sıcak bir ağustos başladı. Ilıman kuşaktaki Türkiye bile bunaldı. Ya tropik ülkeler? Onların, suları kaynamaktan fışkıran denizleri? Meselâ Hind Okyanusu? 16. yüzyılda Portekiz, Basra Körfezi’ni Hind Okyanusu’na bağlayan Hürmüz Boğazı’nı Osmanlı gemilerine kapatmak istemişti. Osmanlı ticaretinin can damarlarından birini kesmek niyetindeydi.
Hind Okyanusu’ndan sorumlu en üst düzeyde Osmanlı amirali, Hind Kapdânı unvanını taşıyan Seydî-Ali Reîs idi. 2 Temmuz 1554’te 15 kadırga ile Basra üssünden ayrıldı. İran’ın Bender-Bûşîr ve Arabistan’ın Katıyf ve Bahreyn limanlarına girip sulandı. Hürmüz Boğazı’ndan çıkmak üzere iken, Osmanlı tümamirali büyük bir matematikçi, astronom ve kudretli bir yazar ve deniz coğrafyacısı olan Seydî-Ali Reis, yolunun 25 Portekiz kadırgası tarafından kesildiğini gördü. Portekiz kadırgaları yüksek bordalı büyük gemilerdir. Ancak daha küçük Osmanlı kadırgaları daha yürük (hızlı) ve Osmanlı deniz topları daha uzun menzillidir. Her iki tarafın teknelerini de forsalar çekmektedir, yelkenler ancak yardımcıdır. Seydî-Ali Reis, Sinoplu bir aileden İstanbul doğumludur. Babası bahriye müsteşarı idi. Kaanûnî Sultan Süleyman’ın kendisiyle yüz yüze konuşup teklifi üzerine merkezi Kızıldeniz’in kuzey ucundaki Süveyş olan Hind Kapdanlığı çetin görevini kabûl etmişti. Preveze’de bulunmuş bir amiraldi.
Türk amirali gemilerini, Portekiz kadırgalarının ateşi altında cebren Hürmüz Boğazı’nı geçirerek okyanusa çıktı. Bir Portekiz kadırgası batınca düşman geri çekildi. Ancak takviye aldı. 25 Ağustos günü (1554) yeniden Türk filosunun karşısına çıktı. Sıcak, tahammül edilir gibi değildi. Çoğu Batı Anadolu halkından levendler ve topçular, 18 saat sürecek korkunç deniz savaşına başladılar. 7 Türk ve 6 Portekiz kadırgası battı. Kıyıya yakın, borda bordaya, akıl almaz derecede kanlı bir vuruşma oldu. İki taraf forsasında kürek çekecek, topçuda top ateşleyecek takât kalmadı. İki filo, Hindistan’a doğru, fakat ayrı istikametlerde birbirinden ayrıldı. Savaşı ne Osmanlı kazanmıştı, ne Portekiz. Tek galip, Ağustos sıcağı idi.“Cihan Hâkanı” denen Kaanûnî Sultan Süleyman Han devridir. O dönemde dünyanın polisliği görevini biz yapıyorduk. Şimdi nöbet Birleşik Amerika’dadır.

KIŞ SEFERLERİNDEN HOŞLANMAZDI
Ağustos’a Zafer Ayımız diyoruz. Gerçi tarihimizin her ayı zaferlerle doludur. Ama galiba biz Batı Türkleri (Osmanlılar)’nde ağustos ayı öne çıkıyor. Bu sebeple: Osmanlı Türkü’nün kış seferlerinden hoşlanmamasının bir sebebi soğuğa nisbetle sıcağa daha tahammül göstermesidir. Sefer-i hümâyûn denen padişahın bizzat başkomutanlık yaptığı en büyük ölçüde seferlerde İstanbul’dan hareket, bahar aylarında başlardı. Düşmana erişilen en muhtemel ay da ağustostu. Sonbaharda Ordu-yı Hümâyun, zaferi kazanmış, düşmanı def veya ülke fethetmiş olarak, kışlağına çekilirdi.
Tabiatiyle Tuna boyunda, Orta Avrupa’da, Rus bozkırında ağustos ayı, hiç de kötü değildir. Ama Afrika, Arabistan, Hindistan gibi ülkelerde Anadolu ve Rumeli çocukları, öylesine iklime doğmadıkları için, bunalmışlardır. Yukarıda anılan Maskat deniz muharebesi böyle bir ağustos cengi idi.Sonradan sadrâzam olan Mısır valisi vezîr Süleyman Paşa’nın Hindistan’a 7.000 yeniçeri ve 13.000 levend çıkarması da 27 Ağustos 1538 günündedir. Habeşistan’da Alfa meydan muharebesi de 1542 Ağustosundadır. Habeşistan’da ağustos cehenneminde geçen bu muharebede Portekiz başkomutanı Don Christopher da Gama’nın kellesi, Yemen’de Zebîd’de bulunan beylerbeyi Mehmed Paşa-zâde Mustafa Paşa’ya gönderilmiştir. Habeşistan’ı Portekiz istilâsından kurtaran Türk zaferidir.

TARİHİMİZİN AKIŞI DEĞİŞTİ
Tarihimizin akışını değiştiren en büyük Ağustos zaferlerini biz Osmanlı Türkleri, her üç kıt’ada da kazanarak cihan devleti sahibi olduk.
Asya kıt’asında: 26 Ağustos 1071 Malazgirt, 11 Ağustos 1473 Otlukbeli, 23 Ağustos 1514 Çaldıran, 24 Ağustos 1516 Merc-i Dâbık, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar... Çaldıran bugün İran’da, Merc-i Dâbık ise Suriye’de kalıyor, diğerleri Anadolu’dadır.
Avrupa’da: 29 Ağustos 1526 Mohaç (Macaristan’da). Afrika’da: 4 Ağustos 1578 Vâdi’s Seyl (Fas’ta)...Örnek aldığımız bu en büyük çapta meydan muharebesi zaferleri, geleceğimizi aydınlattı. Kronolojik olarak başkomutanları Selçukoğlu Sultan Alp Arslan’ı, Fâtih Sultan Mehmed’i, torunu Yavuz Sultan Selîm’i, bunun oğlu Kaanûnî Sultan Süleyman’ı, bahriye beylerbeyimiz (oramiral) Gazi Ramazan Paşa’yı, nihayet Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuz sevgi ve derin saygılarımızla anıyoruz.
Yılmaz Öztuna

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Site Meter